- 著者
-
秋葉 淳
- 出版者
- 日本中東学会
- 雑誌
- 日本中東学会年報 (ISSN:09137858)
- 巻号頁・発行日
- no.13, pp.185-214, 1998-03-31
Bilindigi gibi, Osmanli Devleti'nde ulema sinifi, hiyerarsik bir teskilat olarak orgutlenmistir. Dar anlamda Ilmiye teskilati, tarik-i tedris ve tarik-i kaza'dan olusturulmus olup Seyhulislam bu teskilatin en yuksek mevkiinde bulunmustur. Yargiclik ve ogretim gorevini orgutleyen Ilmiye teskilati, ayni zamanda Padisah tarafindan bahsedilen 'ayricalik ve onur'un tahsis duzeni olarak da nitelenebilir. Ulema sinifinin ozerkligi, ayricaligin saglanmasiyla birlikte gelismistir. Bu siki hiyerarsi (kurallara uygun atama ve terfi usulu), ulema atamalarinda dis yetkililerin mudahalelerinin onlenmesini sagliyordu. Ayrica Ilmiye teskilati'ni,'gelir kaynaklarinin tahsis duzeni' olarak nitelemek gerekir. Kadilar mahkeme harglarini, muderrisler vakif ucretini alma hakkini kazaniyorlardi. Bu yuzden istekliler ulema mesleginde yogunlasmistir. Bu acidan siki hiyerarsik sistem, aday kalabalikligini kontrol etmek icin kurulmus denebilir. Bu mesleklerin gelir kaynagi olma niteliginin dogal sonucu olarak itibari memuriyetler meydana gelmistir. Itibari paye sahibine tahsis edilen kadilik geliri olan arpalik, bu gelismeyi anlatan en iyi orneklerdendir. Kadilik gorevi cogu zaman naib tarafindan yerine getirildigi gibi, muderrisler de artik atandiklari medreselerde ogretmenlik yapmiyorlardi. Muderrislik gorevini haiz olanlarin cogu camilerde dersiamlik yapiyorlarsa da, daha cok kazanc isteyenler, kadi naibligi, veya Seyhulislam ve Kazasker gibi yuksek rutbeli ulemanin dairelerinde katiplik vazifelerini goruyorlardi. Naiblikler ve katiplikler, cogu kez rutbe sahipleri ile kisisel iliski kuranlara tahsis ediliyordu. XVIII. yuzyildaki bazi buyuk ilmiye ailelerinin hakimiyeti, yukarida anlatilan Ilmiye teskilatinin niteliklerinden meydana gelmistir. Ilmiye teskilati reformu 1826 yilinda baslamistir. Bu yil eski Aga Kapisi, Seyhulislam dairesine (Bab-i Fetva) cevrilmistir. Daha once Seyhulislam, Kazasker, ve Istanbul Kadisi, kendi konaklarinda gorev yaparlardi. Resmi ofislerin kurulusundan sonra buralarda hizmet eden katipler, resmi memur sifatini almislardir. Bab-i Fetva giderek burokratik bir orgute dogru gelismistir. 1855 yilinda Tevcihat-i Menasib-i Kaza Nizamnamesi ve Nuvvab hakkinda Nizamname ilan edilmistir. Birincisi kadilik verilmesi hakkinda ayrintili bir duzen kurmussa da kadilik artik sirf itibari rutbe haline gelmisti. Naiblik ise kadiligin yerine fiili ser'i hakimlige cevrilmistir. 1854 yilinda Mu 'allimhane-i Nuvvab (Mekteb-i Nuvvab) ve sonra Meclis-i Intihab-i Hukkamu's-ser'(Ser'i Hakimler Secim Meclisi) kurulup naiblerin secim usulu duzenlenmistir. 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi'nde her vilayete mufettis-i hukkam atanmasi usulu konulduktan sonra 1872 tarihli Mahakim-i Nizamiye hakkinda Nizamname ile her vilayet, sancak ve kazaya naib atanmaya baslanmistir. Ser'i mahkemenin yargi usulu de turlu talimatnameler ile islah edilmistir. Naiblik teskilatinin kurulmasinin yani sira yeni yargi sistemi (mahakim-i nizamiye teskilati) kuruldugundan naibin yetkisi azalmisti. 1888 tarihli irade-i seniyede ser'i ve nizami mahkemelerin gorevlerinin ayrilmasi belirlenmistir. Ser'i mahkemelere sadece evlenme, miras ve vakifla ilgili idare ve yargilama yetkisi birakilmistir. Fakat nizami mahkemelere atanacak hakimler suratle yetistirilemediginden naibler onlarin gorevlerini de yapmislardir. Kaza bidayet mahkeme reisligi ve sancak ve vilayet mahkemesi hukuk dairesi reisliginin bir cogu, Imparatorlugun sonuna kadar naiblere havale edildi. 1909 yilinda Beyanu'l-hak dergisinde "Cem'iyet-i Ilmiye-i Islamiyenin Hukkamu's-ser' Kismi tarafindan Meb 'usan-i Kirama takdim olunan Idyihadir" adli reform tasarisi yayimlanmistir. Tasari, mahkeme usulunun duzenlenmesi ve naib seciminde Mekteb-i Nuvvab mezunlarinin tercih edilmelerini temel amac almistir. Bu tasarida onerilenlerin bir kismi II. Mesrutiyet doneminin ilk yillarinda gerceklestirilip, mektepli olmayan naibler imtihana tabi tutulmaya baslanmistir. Sonunda 1913 tarihli Hukkam-i Ser' ve Me'murin-i Ser'iye hakkinda Kanun-i Muvakkat ile mektepli naiblerin taleplerinin cogu yerine getirilmistir. 'Naib' adi 'kadi'ya cevrilmistir. Butun ilmiye memurlarinin atanmalarinda rutbelerinin goz onunde bulundurulmamasi ve Bab-i Fetva'ya katib alinmasi durumunda Medresetu'l-kuzat (eski Mekteb-i Nuvvab) mezunlarinin baskalarina tercih edilmeleri kurallastirilmistir. Naiblikte reform surecinin bir sonucu olarak, mezuniyetinin sagladigi uzmanliga guvenerek statusunun emniyetini ve ilerleme imkanlarini sorgulayan -ve Padisah tarafindan bahsedilen onur ve ayricalik sayesinde serbestlik saglanan ulemadan tamamen farkli olarak-, yeni bir ulema tipi dogmustur. Bu yeni ulema mulki memurlara daha yakinlasmis ve 1917 yilinda Ser'i mahkemeler Adliye Nezareti'ne baglandigi zaman bunu memnuniyetle kabul edenler bile bulunmustur. Yukarida anlatilan gelismenin yani sira Ilmiye teskilatinin daha ziyade dini islerle ilgilenme yolundaki degismesi de gozlenebilir. Bab-i Fetva'da kurulan Meclis-i Mesayih (Tarikat Seyhleri Meclisi), Teftis-i Mesahif-i Serife Meclisi (Mushaflar Teftis Meclisi) ve Tedkik-i Mu'ellefat-i Ser'iye Hey'eti (Ser'i Eserler Inceleme Heyeti) bunun en iyi orneklerindendir. Medreseler de dini bilimlerin ogretim organi olarak nitelenmislerdir.